10 sene önce Matthew Bellamy, Chris Wolstenholme ve Dominic Howard'ın aileleri İngiltere'nin güneyinde Teignmouth (Devon) adında küçük bir kentte yerleşmişlerdi. Tipik bir İngiliz sahil kenti olan bu yerde yaşam, eğer yaşınız 13 ile 18 arasındaysa biraz cehennem gibidir.
Gitarist ve vokalist Matthew Bellamy Cambridge'te doğdu ve 10 yaşında Devon'a geldi. "O zamanlar evde sorun yoktu, orta sınıf bir aileydik, 14 yaşıma kadar paramız vardı. O zamana kadar isteyebileceğim her şeye sahip olduğumu düşünürdüm. Sonra her şey birdenbire değişti; annemle babam boşandı, büyükannemin yanında yaşamaya başladım ve artık eskisi kadar paramız yoktu. 14 yaşıma kadar müzik hayatımın bir parçasıydı, daha doğrusu ailemizin bir parçasıydı; babam müzisyendi, albümleri vardı, vs. Ben büyükannemle yaşamaya başladığımda müziğe ilgim arttı; belki de buna ihtiyacım vardı...." Bellamy, Devon'da geçirdikleri çocukluklarını şöyle anlatıyor: "Size hiçbir şey sunmayan, sıkıcı bir yer... Sadece yazları Londra'dan tatil için gelenlerle biraz hayat bulan; yaz sonunda dönerlerken tekrar eski cansızlığına dönen bir yer... İşte tam o zaman kendimizi bir mahkum gibi hissederdik; herkes kendini oyalayacak bir şeyler bulmaya çalışırdı, bu da genellikle müzik olurdu. Müzik bir kaçıştı, birbirimize enstrüman çalmayı öğretirdik..."
Dominic Howard da Matthew Bellamy gibi Devon'a hemen hemen 8 yaşlarındayken gelmiş. "Fakat Matthew'le farkımız, benim ailemde müzikle ilgilenen birinin olmamasıydı. Ablam güzel sanatlarda okudu, belki bunun etkileri olmuştur üzerimde ama müzikle bir alakası yoktur sanırım. Açıkçası küçükken müzik benim için televizyonda duyduğum bir şeydi; en azından liseye gidene kadar öyleydi. Lisede çok iyi bir jaz grubu vardı ve o sayede müzikle ilgilenmeye başladım..."
Chris Wolstenholme, Yorkshire'da doğmuş ama annesi Devon'lu ve 11 yaşına geldiğinde bütün aile Devon'a yerleşmiş. "Ailemde hiç müzisyen yok, ama annem iyi bir müzik dinleyicisiydi, eve sürekli olarak yeni çıkan albümler alınırdı" diyor..
Matthew buluşma hikayelerini şu şekilde anlatıyor: "12-13 yaşlarındaydık. Ben önce Chris'le tanıştım. Okulda çok sayıda grup vardı. Hemen hemen her öğrencinin bir grubu vardı. Ben de bu gruplardan birinde piyano çalıyordum, Chris başka bir gruptaydı ama tanışıyorduk. Dominic populer bir gruptaydı, herkes o grupta olmak isterdi. İşte bu yüzden gitar çalmaya başladım; daha iyi bir grupta olmayı hakediyorum diye düşünüyordum (kahkahalar). Daha sonra gruplarına yeni bir gitarist gerektiğinde şansımı denemek istedim ve Dominic'le arkadaşlık kurduk. Sonraki iki yıl bir sürü sorun yaşadık, gruba yeni üyeler geliyor ve kısa süre sonra gidiyorlardı. Sadece Dominic ve ben sabittik. Sanırım bunun sorumlusu benim! (kahkahalar) Herneyse, o sıralarda beste yapmaya başladım. Fakat bir basçıya ihtiyacımız vardı. Dediğim gibi Chris'i tanıyordum ama o zamanlar Chris davul çalıyordu. Onun yetenekli ve ciddi bir adam olduğunu düşünüyordum, bu yüzden ona bas çalmasını teklif ettim; o da kabul etti. Hiç şüphesiz biz eğlence olsun diye müzik yapıyorduk. 18-19 yaşlarına geldiğimizde iş ciddileşti. O zaman üniversiteye gidecek miydik gitmeyecek miydik, karar vermek zorundaydık. Arkadaşlarımızın çoğu müziği bırakmış, kendilerini derslerine vermişlerdi ve geleceklerini düşünüyorlardı. Biz artık okulla ilgilenmediğimizi anladık; istediğimiz şey gruba devam etmekti; para kazanmak için ufak tefek işlerde çalışmayı göze almıştık. Bu kararı almak çok kolay olmadı ama şimdi düşünüyorum da, her halükarda okuldan zaten nefret ediyordum..."